ŞİDDETİN DOZAJI GİT GİDE ARTIYOR.

Şiddet, toplumumuzun en acil çözüm bekleyen sorunlarından biri haline geldi. Her gün televizyon ekranlarında, gazetelerin sayfalarında, sosyal medyada kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve masum insanlara karşı işlenmiş şiddet vakalarıyla karşılaşıyoruz. Artık bu acı haberler günlük hayatımızın sıradan bir parçası gibi görünmeye başladı, bu da toplumun şiddete karşı duyarsızlaşmasına yol açıyor. Halbuki her bir şiddet olayı, aileleri paramparça eden, çocukların ruhlarında derin yaralar açan, toplumun güven duygusunu zedeleyen trajediler olarak karşımızda duruyor.
Protestolar, pankartlar, kampanyalar elbette bir farkındalık oluşturuyor; toplumun sesi yükseliyor ve tepkisini ortaya koyuyor. Ancak, bu sadece bir başlangıç olmalı. Sokaklarda bağırmak ya da sosyal medya kampanyaları başlatmak, kalıcı çözümler üretmek için tek başına yeterli değil. Sorunun kökenine inilmeli ve tüm yönleriyle ele alınmalı. Şiddeti önlemek adına daha ağır, caydırıcı cezalar uygulanmalı. Suç işleyen bireyler, cezasız kalmanın rahatlığına değil, yaptıklarının sonuçlarını en ağır şekilde yaşayacakları bir yasal düzenle karşılaşmalı.
Adalet sistemimizde şiddet suçlarına karşı daha sert yaptırımlar getirilmesi, toplumun genel güvenliğini sağlamak için büyük önem taşıyor. Örneğin, kadına ya da çocuğa şiddet uygulayan kişilerin cezalarında indirim uygulanmamalı. Bu tür suçlar, basit bir hata olarak görülmemeli; bu eylemler insan haklarına ve toplumun huzuruna doğrudan bir tehdit oluşturan suçlar olarak değerlendirilmelidir. Bir insanın yaşama hakkını, güven içinde var olma hakkını elinden almak, toplumun geleceğine karşı işlenmiş ağır bir suçtur ve en sert şekilde cezalandırılmalıdır.
Eğitim sistemimize de büyük bir görev düşüyor. Çocukluktan itibaren şiddetin ne kadar zararlı, insanlık dışı bir davranış olduğu anlatılmalı, çocuklarımız sevgi, hoşgörü ve saygı çerçevesinde yetiştirilmeli. Şiddetin bir çözüm değil, sorunların en büyüğü olduğunu anlatmalıyız. Toplum olarak dayanışma içinde bu tür olaylara sıfır tolerans gösterdiğimizi, bu gibi durumların karşısında güçlü bir şekilde duracağımızı göstermek zorundayız.
Şiddetin önüne geçebilmek için her bireyin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Şiddeti körükleyen tüm etkenler, eğitimle, caydırıcı yasalarla, sağduyulu bir toplum bilinciyle bertaraf edilebilir. Şiddet, hiçbir şekilde kabul edilemez ve insan onuruna, insan haklarına aykırıdır. Bu konuda ne kadar birlik olursak, bu utanç verici olayların son bulması için o kadar güçlü adımlar atmış oluruz. Adalet, caydırıcılık ve toplumsal bilinçle, şiddetin olmadığı bir dünyayı inşa edebiliriz.