Dik Durmak ve Adam Gibi Yaşamak Üzerine
Hüseyin Başaran
Hayat, her geçen gün yeni yüzlerle, yeni gündemlerle, yeni imtihanlarla karşımıza çıkıyor. Ama insanlık denen büyük sınav, değişmeden karşımızda duruyor. Rahmetli babam hep derdi:
“Yedisinde neyse, yetmişinde de o olacak insan.”
Çocuk yaşta karakterini oturtamayanın, yaş aldıkça şekilden şekle girmesi de kaçınılmaz oluyor.
Biz böyle öğrenmedik. İnsan, önce insan olacak. Günlük hayatında da, iş hayatında da. Eğilmeyecek, bükülmeyecek. Dik duracak, doğru duracak. Çünkü insan olmak; rüzgâr nereden eserse o yöne dönmek değil, her şartta kişilikli bir duruş sergilemektir.
Bugünlerde bakıyoruz, kimin sesi gür çıkarsa, kimin parası daha çoksa onun arkasında hizalananlar var. Gazeteler, televizyonlar, haber bültenleri… Tarafsız olması gerekenler bile taraf olmuş durumda. Haklının değil, güçlü olanın yanında saf tutuluyor. Oysa basının görevi gerçeği savunmak, halk adına denetim yapmak, gücün değil, doğrunun yanında olmaktır.
Bir de hayatın kaçınılmaz gerçeği var: ölüm.
Cenazelerde herkes helallik istiyor. “Hakkınızı helal edin” deniyor. Peki gerçekten helal edecek bir şey kaldı mı geriye? Hakkı gasp eden, yan bakan, adamına göre muamele yapan neyi helal ettirebilir?
Adam gibi yaşayan birinin tabutunu taşımak nasip olsun herkese…
Çünkü o tabut; sadece bir bedenin değil, onurlu bir hayatın taşıyıcısıdır.
Son sözümüz:
Dik durun, doğru yaşayın. Kimsenin adamı olmayın. Adam olun.
Hoşça kalın.
Bayram Tırıl gibi ol.