Darwincilerin çıkmazı
Evrim teorisini savunanlar her bilgiyi, her bulguyu teorilerine ispatlayıcı olarak görürler. “Bu bizim teorinin aleyhine” demezler, diyemezler. Çarpıtırlar, gerçekleri görmezden gelirler veya üstünü örterler. Çünkü Evrim Teorisi ateizmin tek çıkar yoludur. Tabi aslında bu teori çıkmaz yoldur.
Dergiler çıkarır, kitaplar yayınlarlar. Şimdi elimde evrimci bir derginin ekim sayısı var. Dergi yine uzun uzadıya evrimin ‘ne kadar doğru!’ olduğunu göstermeye çalışmış. Bakalım çeşitli konularda neler yazmışlar?
Canlılık nasıl başladı?
Yıllardır Darwinci bilim insanlarının uğraşıp da teori bile geliştiremedikleri bu konu dergide şöyle izah edilmiş: “İlk yaşam formlarının denizlerin derinliklerindeki hidrotermal bacaların çevresinde ortaya çıktığı düşünülüyor. Bu sıcak alkali sular tabandaki kayalarla tepkimeye girip boron ve potasyum gibi elementlerin oluşmasına neden oluyor. Mineral açısından zengin bu karışım, tuzlu deniz suyuyla bir dizi kimyasal reaksiyon oluşturuyor. Ortaya çıkan organik moleküller bir süre sonra kendi üretme yeteneği kazanıyorlar. Arkasından hücreler, ondan sonra da farklı hücre tiplerinin birleşip oluşturduğu organizmalar ortaya çıkıyor.”
Diyelim reaksiyonlar oldu, nasıl kendini üretme yeteneği kazanıyor? Sonra cansız kimyasal madde nasıl canlı haline geliyor? Hücrelere müthiş ve kompleks DNA’lar nasıl yerleştiriliyor? Peki, DNA’lar nasıl ortaya çıkıyor? Sonra bu hücreler nasıl birleşiyor ve organizmalar meydana geliyor? Ve bunları iddia eden nasıl bilim insanı oluyor? Anlamak mümkün değil.
Neresi doğru bu lafların? Sanki oradalarmış da gözlemleyerek yazmışlar. Tamamen bilim dışı ve uyduruk senaryo. Hücreler ve organizmalar tesadüfle oluşamayacak derecede o kadar mükemmel ve karmaşık canlılar ki ‘yaratılmış’ dememek için bu saçmalıklara sığınıyorlar.
Mutasyonlar
Canlılarda DNA’nın nasıl oluştuğunu açıklayamayan evrimci dergi ilk hayvanın daha önce iddia ettikleri gibi sünger değil tarak denizanası olduğunu ifade ettikten sonra DNA’nın mutasyona uğrayarak yeni hücre formları ürettiğini yazmış. Güya yararlı mutasyonlar bir sonraki nesle aktarılmış, zararlı olanlar ise hayvanların çoğalabilecek kadar uzun yaşamalarını engellemiş. Aynen şöyle diyor dergi: “Doğa avantajlı genleri seçerek hayvanların zamanla değişmesini sağladı.”
Yani doğa aynı Yaratıcı bir varlık gibi seçiyormuş. Böylelikle değişik hayvanlar ortaya çıkıyormuş. Yaptıkları tam bir sahtekârlık.
Bir başka ifade; ‘sürüngenler yumurtlayarak üremeyi öğrendi.’ Kısacası nasıl öğrendi, neden yumurtlamaya başladı, neden böyle oldu açıklama yok. Sonra bu yumurtlama sayesinde denizleri terk edip karada yaşamaya başlamışlar.
İnsanların atası
Bu konuda da evrimciler devamlı fikir değiştiriyorlar. Dergiye göre insanların atası fare imiş. Aklına geleni söylüyorlar ve bir dedikleri diğerini tutmuyor. Kanıt yok. Mantık hiç yok. Ancak saçma iddiaları bilimsel oluyorlar.
Darwincilik çıkmaz yoldur. Ancak tuhaf açıklamalar yapmakla kendilerini kandırırlar. Darwinizm bütün dünyaya hâkim olmuş durumdaysa da hiçbir bilimsel delile dayanmaz.
MUHTEŞEM BİR ESER: KAPİTALİST EGONOMİ
Maalesef kıymetlerimizin değerini bilemiyoruz. Elime bir dostun tavsiyesi ile geçen ve merakla okuduğum KAPİTALİST EGONOMİ’nin yazarı İlhan Akkurt Bey. Sayısız kaynaktan yararlanarak hazırladığı kitabında ekonomiden medeniyete, sağlık ve insana, hayat ve varlığa kadar pek çok konu derin tahlile tabi tutulmuş. Egoizmin zirvesi olan kapitalizme karşı, insanı ‘iyi şartlarda yaşatma’ temeline dayanan bir insan medeniyeti ve ekonomisinin ekonomik, sosyolojik, felsefi ve psikolojik esasları güncelleştirilmiş.
Sağlıklı bir bakış açısı ile ve tarih perspektifi de modern dünyanın ve çağımızın insanının bakış açısı, çıkmazları gözden geçirilmiş. Batı insanı egoisttir ve egoist insanı sever. Bireycilik egoizmin ta kendisidir, insani olamaz. İlhan Akkurt’un deyimi ile: “İslam, insanın en değerli varlık olduğunu, bu yüzden her insanın insanca yaşama hakkı olduğunu, keyfince-egoistçe yaşamaması gerektiğini ve sorumluluk sahibi olduğunu vurgular.”
Rakamlarla, belge ve itiraflarla günümüz problemleri ortaya konduğu gibi çözümler de önerilmiş.
Hele kendi alanımla (psikoloji, psikiyatri) ilgili yazdıklarına hayran kaldığımı, bayıldığımı söylemeliyim.
Kitap konularının ağır olmasına rağmen kolay okunan, anlaşılır bir Türkçe ile yazılmış. Maalesef değer bilmiyoruz ve bu eserin nedense ne tanıtımını yeterince yaptık ne de hak ettiği ilgiyi göstermedik.
İlhan Akkurt dostumuzun günümüzün hakiki bir düşünürü ve fikir insanı olduğunu kanıtlayan bu kıymetli eseri (Yüzleşme Kitap, 2018) okuyucularımıza tavsiye ederiz.
Sefa Saygılı
İLHAN AKKURT